Zaman ilaç mıdır?

Herkesin bir çocukluk yarası vardır. Unutamadığı, kendini suçladığı, pişmanlık yaşadığı, acı çektiği… Belki bu yara hala kanıyordur. Zaman ilaç mıdır yaralara? Bu mümkün mü sizce? Zaman yaşadıklarımızı unutturuyor mu? Acıyı alabiliyor mu? Pişmanlıkları geçirebiliyor mu? Ben buna hayır cevabını verdim hep. Sizce de öyle değil mi? Peki ne yapabiliriz, zaman geçtikçe acılar yaralar katlanıyorsa biz ne yapmalıyız? Hiç bir şey yapmadan sürekli ölmeyi mi diliycez? Hayır bu kadar acıya kimse dayanamaz. Bir çözüm yolunu ben hala bulmuş değilim. Sizin bir fikriniz var mı?

İnsan bir bataklığa düştüğünde hareket ettikçe, yapmaya çalıştıkça daha çok dibe çekilir ya o haldeysek? Birinin bizi kurtarmasını mı bekliycez? Hem de varlığından daha emin olmadığımız birini?

İMKANSIZI HAYATINIZDAN ÇIKARMAYA ÇALIŞIN

Geçenlerde bir film izledim. Film beni baya derinden etkiledi. Filmdeki kız gibi olsam nasıl olur diye düşündüm.

İzlediğim filmin yönetmeni Sanjay Leela Bhansali, Hint film yönetmeni, yapımcı, senarist ve müzik yönetmenidir. Filmin adı da “Black” tır. Film 2005 yapımı güzel bir Amarikan / Hint filmidir. Hayatını karanlıkta yaşamaya mahkum sağır ve kör bir kızın, öğretmeni sayesinde hayatının abc’sini öğrenmesini konu edildiği, sürükleyici ve izlenesi bir eserdir. Kızlarına belli kalıpların içerisinde baktıkları için başarılı olamayan bir aileye, öğretnen bakış açısının bolluğu ile karşılık veriyor ki bu sayede imkansızı – bu da asla öğrencisine öğretmediği bir kelime – başarıyor.

Ülkemizde ise bu filme uyarlanmış bir film çekilmiştir. Bu filmin adı da “Benim Dünyam” dır. Benim Dünyam, Uğur Yücel’in yönettiği 2013 yapımı sinema filmidir. Başrollerinde Beren Saat ve Uğur Yücel yer alırken bu oyunculara Ayça Bingöl, Melis Mutluç, Turgay Kantürk, Hazar Ergüçlü, Yasemin Conka ve Erdal Küçükkömürcü eşlik etmektedir. Helen Keller’ın otobiyografik romanı Yaşadığım Dünya’dan uyarlanan 2005 yapımı Hint filmi Siyah (film, 2005)’ın uyarlamasıdır.

Bu filmi izledikten sonra eğer ben böyle olsam nasıl olur diye düşündüm. Çok korkutucu ve acı bir durum olurdu bence.

Bence sadece bu konuyla ilgili değil hayattaki tüm konular için imkansız diye birşeyin olmadığını anlamamız gerek. Eğer imkansız diye birşeyin olduğuna inanırsak dünya bizim için yaşanılamaz ve dayanılmaz bir hale gelir. Bu yüzden hayata olan inancınızı, umutlarınızı kaybetmeyin. Sorunların her zaman bir çözümü olacağını unutmayın.Bence hayatta imkansız diye birşey yoktur. Sadece bazı şeylerin olma şekilleri farklıdır. 🤗🤗

❤Kötü Şeylere Rağmen ❤

Hayat zor be ! İnsan bazen ne yapacağını şaşırıyor . Ama haksızlık yapmayalım . Hayatta güzel şeyler de oluyor . Öyle ki bazen küçük şeylerle bile mutlu oluyoruz . Ben mesela ; ben mavi mürekkepli kalemleri çok severim , en mutsuz olduğum anda bile biri bana sedece bir mavi kalem alsa ben hemen mutlu olurum . O kalemi görünce tüm dertlerimi unutuyorum . Fakat böyle biri olmak hoşuma gidiyor . Küçük şeylerle mutlu olmak hoşuma gidiyor . Ama herkes benim gibi değil küçük şeylerle yetinmeyi bilmeyenler var . Sanki dunyayı yutacaklar . Allah onları ıslah etsin !

GÜLMEK LAZIM

İnsanın bazen canı sıkkın oluyor.Gülmeye ihtiyacı oluyor.Ben de bugün sizleri güldürmeye karar verdim.Belki sizin de şuan gülmeye ihtiyacınız vardır diye.Size üç tane fıkra anlatacağım.Şimdi ,hadi biraz gülelim.

Gazete Satıcısı

Gazete satıcısı, tuttuğu köşesinde bağırıyordu: “İkinci baskııı… 100 bin lira… ikinci baskııı… 100 bin lira…”Birisi parayı ödedi, gazeteyi aldı gitti. biraz sonra geri dönüp, söylenmeye başladı:”Niye yalan söylüyorsun? 100 bin liraya sattığın gazetenin üzerinde “fiyatı 50 bin liradır” yazıyor.”Gazete satıcısı, pişkin: “Aman amca! Sen gazetenin her yazdığına inanacak kadar saf mısın?”

Pirinç Pilavı

Acıkmış olarak eve dönen çocuk annesine:”Akşama ne var?” diye sorunca, annesi:”Saymakla bitmez oğlum” der. Çocuk: “Güzel, nelermiş bunlar?” deyince, annesi gülümseyerek: “Pirinç pilavı!” dedi.

Hayırseverlik

Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu.”Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?” Avukat bir süre düşündü, sonra:  “Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?” Görevli utandı: “Şey… hayır.” Adam:”Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?” Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti: “Ya da kızkardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?” Görevli yerin dibine geçmişti sadece, “Hayır, hiç bir bilgim yoktu …” diye mırıldanabildi. Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti: “Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?”

KAYBETTİK !

Önce birbirimize olan sevgimizi,

Sonra saygı ve samimiyetimizi.

En sonunda da güvenimizi…

Kimse kimseyi

Gerçekten sevmiyor

Herkes paçayı kurtarma derdinde

Ve ben eskiden diye başlayan

Cümleler kurmayı

Sevmiyorum artık !!!

HER ŞEY KENDİMİZ İÇİN

İlk okula başladığım sıralar sürekli sabah uyanmaya üşenir dururdum . 3. sınıfa kadar bu hep böyle devam etti.Ta ki o gün gelene kadar.Yani kendime söz verdiğim güne gelene kadar.

O gün yine aynı üşengeçlikle yataktan çıkmadım.Annem yanıma gelip bana kızdı.Ben de okula gitmeyeceğim diye tutturdum. Annem:

_Sen benim için mi okuyorsun? ,dedi.

Annemin sözleri bıçak gibi saplanmıştı .O an sanki hayat durmuştu.Her şeyi unutmuştum.Evet,doğru söylemişti.Sonuna kadar haklıydı.Ben de o an karar verdim .Ben kendim için okuyacaktım .Bunu yapacaktım .Ne olursa olsun bir daha o yataktan kalkmamazlık yapmayacaktım . Kalkmak istemesem bile bunu dile getirmeyeceğime dair kendime söz verdim.

Ve işte o günden bu yana kalkarken öf bile demedim.Hayat insana küçükken bile bir şeyler öğretiyormuş.Ve her zaman öğetmeye devam ediyor. Öğretiyorda..

İLK BLOG YAZIM

Bugün bloğuma yazı yazmaya başladığım ilk gün.Çok heyecanlı ve mutluyum.Çünkü bu benim hayalimdi.İnsanlarla iyi ya da kötü her şeyimi paylaşmak küçükten beri kurduğum hayalimdi.Bu benim çok hoşuma giderdi.Bu yüzden okulumda açılan bilgisayar kursuna katıldım.Kurs konularımız arasında blog konusu da vardı.

Kurs başladıktan yaklaşık bir ay sonra blog konusuna geçtik.Yani geçen hafta hayalimin kapıları açıldı.

Ve işte bugün.Bugün ilk blog yazımı yazacaktım.Bu benim için anlatılmaz bir duyguydu.Sonunda karar verdim.İlk blog yazım hayalimin ta kendisi olacaktı…